Salı, Nisan 06, 2010

Lokomotif ve bir sanat eseri arasındaki bağlantı

Demokratik fikirler, özgür düşünceler ortaya atılırken, sosyal adaletten söz edilirken, reformlar yaşanırken ve bunlar sayesinde Avrupa kültürü değişime uğrarken, başka bir güç sessizce etkisini göstermeye başladı. Makineleşmeye geçiş önce iş hayatında olan insanları ilgilendirmiş, işlerini kolaylaştırmış gibi görünse de kısa zamanda bütün dünyayı etkisi altına alacak kadar büyük bir potansiyele sahipti yaratılan şey. Buharla çalışan lokomotifin icadı 1830lara denk geldi ve bu icatla bireylerin hayat tarzı ve düşünceleri değişime uğradı. Buharla çalışan, raylar üzerinde hareket eden bu makine, bir yerden bir yere ulaşımı sağlamanın ötesinde birçok şeye etki etti. Yeni ve alışkın olunmayan bir seyahat aracı olduğundan çok kazalar yaşanmış, bu kazalardan biri de Paris - Versay hattında olmuş ve büyük can kaybı olmuş. Lokomotif kullanılmaya başlanmasından sonra uzun yolculuk yapan kişilerin konaklaması için hanlar kurulmuş, yolcuların dinlenmeleri, yemek yemeleri ve türlü ihtiyaçlarını giderebilmeleri için her türlü imkana sahip mekanlar açılmış. Demiryolları için de çalışmalar yapılmaya başlanarak sinyal sistemleri kurulmuş, istasyon şefi, işaretçi, hat denetleyicisi, frenci, kondüktör, olası yangınları söndürmek üzere görevlendirilmiş itfaiye olarak iş görecek insanlar hizmete alınmış. Lamartine, bu rahat seyahatte karşılıklı oturan, birlikte uzun yol giden kişiler arasında yapılan konuşmalara, bilgi alışverişine, sosyalleşmeye dikkat çekmiş, hatta bu yolla uluslararası barışın doğabileceğine ihtimal vermiştir. 1840'larda bu icat, birçok sorun ve masrafı da beraberinde getirdi. Çok sayıda hat projesi yapıldı, çoğu hayata geçirildi, davalarla uğraşıldı, birçok şehir tahrip edildi, kasabalar çevrelerinden ya da içlerinden geçen trenlerden rahatsızlık duydu, kömür ve demir ticareti patladı... Lokomotifin icadı takdir edilen, beğeni toplayan bir yenilik oldu. Endüstri devrinin ürünleri arasında trenden ve tren kültüründen esinlenilerek yazılan tasvirler, şiirler gösterilebilir. Tren düdüğünün sesi, işaretçi, yakınını bekleyen insanlar, bekçi fenerleri bu öğelere örnek gösterilebilir. Tren aynı zamanda günümüz edebiyatının varoluşunun bir parçası. 19. yy. boyunca örneklerini görmek mümkün. Zola'nın 'Human Beast', Hardy'nin 'The Journeying Boy' örneğin. Frith'in 'The Railway Station' adlı eseri de o dönem ruhunu taşır. Demiryollarının yapımı mimari sanatını da doğrudan etkilemiştir. Tren geçişine uygun yollar bulmak, o yola uygun, düzgün şekilde binalar inşa etmek, mimari sanatının değişimlere uğramasını kaçınılmaz kılmıştır. Bir kültür ürünü olarak trende kullanılmak için icat edilen 'bilet' de o dönemde ortaya çıkmış, 1838'lerde kullanımı son derece yaygınlaşmış, adeta dünyada patlama yaratmıştır. Günümüzde tren, Avrupa'da bayağı bir kolaylık sağlayan, konforsuz bir taşıt olarak çağrışım yapmakta. Türkiye için ise hızlı, trafiğe maruz kalmadan ilerleyebilen toplu taşıma aracı tanımından öte bir şey değil.



Kaynak: From Dawn To Decadence, Jacques BARZUN.


Buyçe YEŞİLBAŞ
> Grup 2 <

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder