Cumartesi, Mart 06, 2010

Rousseau Çıldırmış Olmalı

Bu yazıyı okuduğumda anlam veremediğim yanlış mı algılıyorum dediğim bir çok yer ve cümleler vardı. Çünkü bu adam resmen tiyatroya savaş açmış ve günümüzde ne kadar gerekli olduğunu düşündüğümüz sanatın aslında ona göre gereksiz ve zararlı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım.
Rousseau'ya göre tiyatro toplumun ahlakını bozduğunu ve insanları melankoliye sürüklediğini söylüyor. Ama bu günümüzde bazı dizilerde bu şekilde olmaktadır. Hala yayınlanmakta olan bir çok dizi topluma zararlı ve ahlak dışı konuları yüzünden rahatsız edici boyuttadır. Ama tiyatro herzaman insanların sonunda bir ders aldığı çoğu zaman eğlenceli oyunlardır ve hiç bir zaman tiyatronun zararlı ve ahlak dışı olduğunu düşünmedim. İyi kötü, yaşamda var olan her çeşit kişiliği insan önüne seren; günlük hayatta başımıza gelen her türlü olaydan, her türlü sorunumuzdan bahseden, bunları bize canlandıran insan topluluğu tiyatronun nasıl bize kötü örnek olacağını ve bizi bozacak, yanlış etkieleyecek kurumlar olduğunu düşünebilirizki?
Tiyatro bizim yaşadıklarımızı bize göstererek, canlandırarak bize hatalarımızdan bir ders çıkarmamızı ve yaptığımız yanlışların dışardan nasıl göründüğünü gösteriyorlar. Ben kısacası Rousseau'nun bu yazısını görünce şok oldum ve ilk defa tiyatronun zararlı olduğunu düşünen bir insanı gördüm. Bunun aksine tiyatro gerçekten her dönemde gerekli değeri görmeli ve yaşamalıdır.

Anıl Akif Bölükbaş

> Grup 4 <

Çarşamba, Mart 03, 2010

OPERA VE TÜRKLER

Opera nedir? Ansiklopediler şöyle tanımlar “opera”yı: “Sözlerin tümü ya da büyük bölümü şarkı olarak söylenen, müziğe uygulanmış sahne yapıtı ve baştan sona bestelenmiş sololu, orkestralı sahne oyunu.”(1)
Opera anayurdu İtalyada, mısraları Renuccini tarafından yazılan ve Peri tarafından 1594’de bestelenen “Dafne” adlı opera eseri ile ortaya çıkmış ve bu çıkış sanat çevrelerinde büyük heyecan uyandırmıştır.(2) Bununla birlikte İtalyan Operası Avrupada hızla yayılmış ve birçok Avrupa ülkesi operanın etkisi altına girmiştir. Bu Avrupa ülkelerinden birisi de Fransa’dır. Fransada opera zevki 1645 senelerinden sonra ülkeye gelen İtalyan truplarının etkisiyle uaynmıştır.(3) 1671’de ilk opera binası “Académie Royal de Musique”, Cambert adlı bestecinin Pomone adlı eseriyle açılmıştır. Fransada başlayan bu opera merakı, Osmanlı elçilerinin Fransada bulundukları dönemde operaya şahit olmaları ve tanımalarıyla, geri döndüklerinde yaşadıklarını padişaha iletmeleriyle Osmanlı’ya da bulaşmış hatta en önemli opera eserleri İstanbul’a getirtilmeye çalışılmıştır. Peki elçiler operayı nasıl anlatmışlar? Yirmisekiz Mehmet Çelebi tuttuğu günlükde şöyle der: “Paris şehrine mahsus bir oyun var imiş. Opâre derler imiş. Acaip san’atler gösterirmiş. Şehrin kibarları varırlar, vasi dahi ekseriya varır, kral bile ara sıra gelir imiş.”(4) Zaten kralın gitmesi operayı daha da önemli bir hale getiriyor sanırım o dönem için. Böylece III. Murad döneminde (1574-1595) sarayda ilk müzikli oyun sergilenmiştir. Aslında kayıtlara göre Türkiyede ilk opera III. Sultan Selim tarafından davet edilen bir İtalyan topluluk tarafından 1797 Mayıs ayında sahnelenmiştir.(5) Hatta opera merakı öyle artmıştır ki Tanzimat’tan sonra Verdi’nin, 1846 yılında bir İtalyan opera grubu tarafından Beyoğlunda oynanan “Ernani” operası bu merakın ve ilginin en büyük kanıtlarından biridir.
Aslında operaya olan bu ilginin altında elçilerimizin operayı asillerin ve aydınların eğlencesi olarak nitelendirmesi, kadın ve erkeklerin birarada bu eğlenceye geldiğini ve herkesin mücevherden yapılmış giysiler giydiğini belirterek nasıl bir gelişmiş kültür, abartı ve modernizmin olduğunu vurgulaması, yavaş yavaş Avrupa hayranı olmaya başlayan, özellikle Fransa’ya olan hayranlığını gizlemeyen Osmanlı hükümdarları için “opera” olmazsa olmaz hale gelmiştir. Onlar da o gelişmiş asil seviyeye ulaşmalı ve hiçbir yenilikten ve de sanattan geri kalmamalıdır. Bu tavrın etkileri özellikle Lale Devrinde karşımıza çıkar. Sadece operalar getirtilmekle kalmaz ayrıca dönemin padişahları birçok opera eserine de konu olur. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman’ın konu edildiği birçok oyun, opera eseri vardır. Örneğin; Soliman Second ou les Trois Sultanes.(6) Yani opera asillerin asil eğlencesidir.

Kaynaklar:

1.www.yeniforumuz.biz/osmanli-doneminde-opera
2. mitoloji.info/operanin-tarihi.nedir
3. mitoloji.info/operanin-tarihi.nedir
4. Rado, Şevket; Pariste bir Osmanlı sefiri
5.www.sahneden.com/arsiv/aralık03
6. And, Metin; Tiyatro,bale ve opera sahnelerinde Kanuni Süleyman imgesi, Dost Yayınları




Buket Gonca Gül

> Grup4 <






Rousseauo'a Cevap

Gerçekten de tembellik yani "atıl olmak" bizi kendimize yük edecek duruma getirir.Bu fikre katılmamak tam bir deliliktir.
Nedense insanlar bunu gereklilik gibi görmektedir.Zaten o boşluğu dolduramayacakları için onlara yük olacaktır.Sözün kısası yüzlerini eskitmemek
için tiyatroya ara veren oyuncuların ;bizi onları hatırlamamaya iteceği kesindir.
Eğlencelerin kaynağına indiğimizde ;evet aslında demokrasi eğlenceye önayak olur.Fakat eğlenceyi(tiyatroyu) ortaya çıkaran insan
topluluklarıdır.Hepimizin bildiği gibi tiyatro günümüzdeki en eski sanat dallarından biridir.Tiyatro daha demokrasi kavramı yokken çıkmıştır ortaya.
Burada demokrasinin en büyük rolü tiyatroyu desteklemesidir.Örnek verecek olursam; "YALAN" evrenin var olmasıyla ortaya çıkmıştır ve birini kandırıp yalan söylerkende aslında tek kişilik dev bir oyun oynarız kendi sahnemizde.
Bu tür oyunları oynayabilmek hangi tür insanlara uygundur derseniz eğer;bu işe sonuna kadar sıkı sıkıya bağlı olan insanlar derim.Şimdilerde sizin dediğiniz gibi mutlu insanların açık havada, aynı gökyüzü altında size mutluluğun tatlı duygusallığını verebilecek festival alanları yok ne yazık ki. Bu işe yürekten bağlı insanlar bizlerde unutulmayacak izler bıraksınlar ki tiyatro eski popülerliğini geri kazansın.Siz tiyatro insanları kısıtlamalar sizleri durdurmasın. İzin verin sanat güneşi sizin masum eğlencelerinizi aydınlatsın.

Peki nedir bu eğlencelerin amacı?Sizinde dediğiniz gibi ;bu eğlenceler yapılsın ki herbiri diğerlerinin içinde kendisini görsün ve sevsin böylece birbirlerini daha çok sevsinler.


HANDE Y. AĞDAŞ

> Grup 4 <