Tarihten günümüze dönüşüm geçirmiş yirmi yedi mekandan biri seçip yola çıktık.Kitapları karıştırdık, insanlarla konuştuk, fotoğraflar videolar çektik ve girmediğimiz delik kalmadı mekanımızın hikayesini anlamak için.Sonunda sizlerle sadece ufak alıntılarını paylaşabildiğimiz bu yazılar çıktı kendi tecrübelerimizden.
Can KANDARA-Tekfur Sarayı
“Tekfur aslında Ermenice bir sözcük, taç taşıyan anlamına gelmekte. Blakherbai saray kompleksinin en yüksek tepesinde bulunduğu iddia edilen bu sarayın İstanbul’un fethinden önce de kullanılmış olma ihtimalide çok yüksek...Tekfur Sarayı’nı araştırma ödevim olması itibari
ile iki kez ziyaret edebildim. EdirneKapı Metrobüs durağından indikten sonra surlarin kenarından Eğrikapı’ya doğru yürüyüp Avcıbey Spor Tesisleri ile karşılaştım. Aslında tek bir top sahası ve kıraaathaneden oluşan bu yer Tekfur Saraı’nın bitişiğinde yer alıyor. Kamerayla dört tarafı kapalı olan bu saraı çekmeye çalışırken yine Tekfur Sarayı’nın güney cephesinde parkta oynayan çocuklardan biri bana ısrarla ‘hello hello’ diyordu...”
Nergis USLU-Kalenderhane
“Yaklaşık 1500 yıllık bir geçmişe sahip bu mekan, bugüne kadar içinde birbirinden çok farklı insanları barındırmış ve tabii onu her kullanan tarafından da değiştirilmiştir. Bizanslılar kullanıyorken bir kilise olmuş, Latinler gelince farklılaşıp Katolik kilisesi olmuş, sonra onlar gidince de eski haline geri dönmüş, sonra Osmanlı’nın eline geçince dönemin (ve sonrasının) en ilginç gruplarından birine ev olmuş, sonra Camii olmuş, başına kötü şeyler gelince (deprem, yıldırım gibi) önce tamir edilmiş sonra boş verilmiş, sonra tekrar hatırlanmış aynı anda hem camii hem müze olmuş, tabiri caizse çok şey görmüş geçirmiş bir İstanbul mekanıdır Kalenderhane.”
Yasin DOĞAN-Büyük Saray
"Bizans İmparatorluğuna ait en önemli yapılardan biri de hiç şüphesiz zengin mozaik betimlerine sahip Büyük Saray kompleksidir. İmparatorluk Sarayı ya da Kutsal Saray olarak adlandırılan yapı ilk kez İmparator Konstantinus döneminde (324-337) inşaa edilmiştir. Saray oldukça geniş bir alana yayılmaktaydı. Ana girişi Ayasofya tarafındaki, Konstantinus'un annesi Agusta Helen'e adanmış sütunlu bir avlu tarafında olduğu bilinmektedir. Bu kısımda kapılar ve odalar altın kaplama olduğu için “Chalke” ya da “Bronz Kapı” olarak adlandırılmıştı. Saray teraslar üzerinde değişik fonksiyonlu binalardan oluşmaktaydı. Burada; hizmetçilerin bulunduğu alanlar, mutfaklar, yatakhaneler, zindanlar, polo sahası, tören salonları, özel stadyum ve havuzlar, kiliseler, hayvan barınakları yer almaktaydı."
Harutyan DALGA- Arap Camii
“Diyanet İşleri Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre Türkiye’de 79.096 camii var. En çok camii olan şehirlerimiz sırasıyla İstanbul, Konya ve Karaman...Arap Camii bu camiiler arasında İstanbul’da en eski camii olma özelliğine sahiptir. İstanbul’un Galata semtinde Tersane Caddesi, Galata Mahkemesi Sokak’ında bulunan camii aynı zamanda Galata yakasının en büyük camiisidir. Büyüklüğü nedeniyle Cami-i Kebir de denir. Hırdavatçıların ve eski dükkanların arasında kalan bu camii yoldan geçenlerin farketmesi nerdeyse imkansızdır....Çocukluğum Perşembe Pazarı civarında geçti. Babamın Perşembe Pazarı’nda metal, çinko ve aliminyum işlerinin yapıldığı bir dükkanı vardı. Hafta arası okula gider, hafta sonu ise dükkana giderdim. Bu proje sayesinde eski günlere geri gitmek ve o hatıraları tekrar canlandırmak eşsiz bir tecrübe oldu.”
Cansu BAŞLILAR- Topkapı Sarayı, Harem
“Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Dolmabahçe Sarayı yapılana kadar devletin idare merkezi ve Osmanlı sultanlarının resmi ikametgahı olmuştur. Padişahların Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı ve diğer saraylarda yaşamaya başlamasıyla boşalan Topkapı Sarayı’nda diğer görevliler yaşamaya başlamıştır. Topkapı Sarayı’nın ilk defa müzeymiş gibi gezilmesi Sultan Abdülmecit dönemine rastlar. Sarayın halka açılması da Atatürk’ün emriyle gerçekleşmiştir. Kelime anlamı olarak tabu, yasaklanmış anlamına gelen “harem” sözcüğü İslam toplumunda giderek aile kavramı için k
ullanılmıştır. Harem, sultanların ailesi ile birlikte yaşadığı yer olmakla beraber 16.yy’dan 19.yy başlarına kadar çeşitli dönemlerin üslubundan örnekler içeren, mimarlık tarihi açısından son derecek önemi bir komplekstir...”
Burcu HALAÇOĞLU YEŞİL- Çemberlitaş
"Çevresinde yaşayanların çoğunun
Dünya’nın merkeziymiş diye tanımladığı Çemberlitaş, (şimdiki haliyle semtin adı) bir forum ve ortasındaki sütundan ismini almıştır. Dikildiği tarih M.S. 328’ten bu yana Çemberlitaş’ın başına gelmeyen felaket kalmamış ve bu felaketlerin sonunda sık sık onarım çalışmalarına maruz kalmıştır. Onarımlar esnasında zaman zaman yapısı değiştirilmiş zaman zaman da yalnızca tamir edilmiştir. Neredeyse 1700 yıldır ayak durmaya çalışan sütun zamanın ve felaketlerin yıpratmasının yanı sıra hatalı onarım çalışmaları sebebiyle de büyük hasarlar almıştır. Çemberlitaş ile ilgili pek çok söylenti var. Çeşit çeşit söylentisiyle, bitmeyen tadilatıyla, reklamıyla, bürokrasiyle, rant ve turizm kapısı olarak Türkiye’de tarihsel bir anıt Dünya’nın Merkezi: Çemberlitaş."
Eyüp Emre UÇARAY - Küçük Ayasofya
"Yapıldığı yıldan beri hep bir adım geride kalan Küçük Ayasofya mevcut siyasi otoritelerin hep oyun alanı olmuş tarih boyunca. Yapı olarak olmasa da mevki olarak Hıristiyanlık öncesi çağlara uzanan bir tapınak alanı olarak karşımıza çıkmış. Dinlerin birbirlerinden bıçak gibi kesilip ayrılmadığını, belirli ritüellerin insanlar tarafından hep taşındığının ve taşınacağının ayaktaki canlı kanıtıdır. Üzerinde tarih boyu devam eden mücadele halen devam etmektedir. Yenileme çalışmaları için kaynak aranırken, yani 2000’li yılların başlarında Küçük Ayasofya eski günlerini aratmayacak savaşlara sahne olmuştur. Şu an için Caminin Külliye Kısmı Hoca Ahmed Yesevi Vakfı tarafından el sanatları merkezi olarak işletilmektedir.Küçük Ayasofya Camii Fatih ilçesinde Cankurtaran ile Kadırga semtleri arasında Eski Marmara Surlarının güney kısmına yaklaşık 20–25 m. mesafede yer almaktadır. 324 yılında Costantinus Sasani Prens’ine topraklarında Hormisdas Saray’ına sığınma hakkı verir. Daha sonra tahta geçen İmparator I. Iustinianos Hormisdas Sarayı olarak bilinen Büyük Saray’ın yakınında ve Havari Petrus ve Pavlos adına yapılmış bazilikanın bitişiğinde, planı gene bu yapı örnek alınarak hazırlanmış bir kilise inşa ettirir. Kaynaklarda Havari Petrus ve Pavlos adına bir kilise bulunduğu belirtiliyorsa da günümüzde bunların yerlerini tam olarak belirleyen hiçbir kanıt yoktur. Ama I. Iustinianos inşa ettirdiği yapı hala ayakta durmaktadır."