Salı, Aralık 08, 2009

FENİCE TİYATROSU


  Venedik... Kanallarıyla, karnavallarıyla, ticaretiyle, kültür ve sanatla iç içe oluşuyla tüm dünyanın gözünün üzerinde olduğu azizleriyle korunan merak uyandıran bir kent. Şehir yüzyıllardır ticaretten sanata birçok alanda dönüşüme ve gelişime uğramıştır. Zamanında tüccarların hakim olduğu kent, bugün binlerce mimar ve sanatçının ayrıca sanatsever turistlerin hakimiyeti altına girmiştir. Şehir sadece merkeziyle değil çevresindeki irili ufaklı birçok adayla birlikte gezilmesi ve keşfedilmesi gereken yerlerden biridir. Bugün başlı başına bir marka olan Venedik, bu marka halini cam müzeleriyle, her yıl yapılan karnavallarıyla, ünlü “Venedik Bienaliile korumakta. Şehrin en önemli yapısı olan Fenice Tiyatrosu (Teatro La Fenice)da şehre katkılarını bu bağlamda hiç eksik etmemiştir. Yapı dünya genelinde birçok operanın prömiyerine ev sahipliği yapmıştır. Bunlardan bazıları; Beatrice di Tenda (Vincenzo Bellini)(1833), Emani (Giuseppe Verdi)(1844), Signor Goldoni (Luca Mosca)(2007)dir. İnşaası 1792 yılında biten binanın adının ingilizce anlamı “phoenixyani küllerinden yeniden doğan anlamına gelir ki bu da bize binanın 1836 ve 1996 yıllarında iki kez tamamen yanıp kül oluşunu ve yeniden yapılışını hatırlatır. 2003 yılında Unesco tarafından yapılan restorasyonla kullanımına devam edilen yapı günümüzde bienalden müzik festivallerine kadar birçok alandaki etkinliklere ev sahipliği yapar. Venedik meraklısı turistlerin ilgi odağı halindedir. Fenice Tiyatrosu artık sadece Venedikin değil tüm dünyanın en önemli sahnelerinden biridir.  

Fotoğraf, Fenice Tiyatrosu’nun izleyici kısmı, Wikipedia 

Buket Gonca GÜL  
> Grup 4 <    

ULAŞIM

Burası öyle bir ülkeki burada ki insanlar zamanın ve doğanın kıymetini anlamışlar. Zaman, onlar için boşa harcandığında kendilerine ayıracakları vaktin azalması anlamına geliyor. Bu insanlar doğanın da önemini farketmişler. Kendilerine bu konuyu sorduğumuzda size çok basit bir cevap veryorlar. “doğa olmazsa biz de olmayız”.

 

Bu toprakların insanları hayatta kalmak için çalışmak zorunda olduklarını kabul etmişler. Ancak bizden farklı olarak şartları güzelleştirmek çin gerekenleri yapmışlar. Örneğin toplu ulaşım sistemleri oldukça basit ve köklü. Tüm şehrin ana hatlarında olduça gelişmiş ve rahat bir raylı ulaşım sistemi var. Ve tüm bu sistem yerin altında ilerliyor. Böylece yer üstünde insanlara ve doğaya kalan alan olukça artıyor. Yer üstünde ise herkesin kendi arabası yok. Otoyollarda kullanılan araçlar sadece acil durumlarda kullanılan itfaiye, ambulans, gibi araçlar.

 

Araba kullanmak toplum bireyleri tarafından ayıplanıyor. Ara sokaklara ulaşımsa neredeyse her sokak başına gelen elektirkli küçük trenlerle sağlanıyor. Şehirde kullanılan tüm raylı ulaşımın enerjisi şehrin dışında oluşturulmuş bir güneş enerjisi merkezinden üretliliyor ve araçlara dağıtılıyor. Böylece doğaya salınan zehirli gaz sorunuda ortadan kalkmış oluyor. Trafik sorunununda ortadan kalkmış olması insanların evlerine ve işlerine giderken harcadıkları zamanda en aza iniyor. Böylece bu insanlar kendilerine çok daha fazla zaman ayırabiliyorlar ve bu kişisel gelişimlerine olumlu katkı sağlıyor. Tüm ulaşımlarını doğaya saygılı enerji kaynakalrı ile beslendikerli için temiz bir ortamda daha sağlıklı yaşayabiliyorlar.

 

Ayrıca toplu taşımayı her zaman makul kılmak adına tüm bu taşıma araçları ücretsiz. Zaten kullanılan enerji ucux olduğundan ve vatandaştan alınan vergikerinde bu yönde adil olarak kullanılmasıyla yöneticilere Hiçbir ek külfet getirmiyor ve ülke insanları stresin, kirliliğin ve masrafın yok denilecek kadar az olduğu güzel bir ülkede yaşıyorlar.

 

 

Eren ARIKAN

> Grup 4 <