Çarşamba, Mart 03, 2010

OPERA VE TÜRKLER

Opera nedir? Ansiklopediler şöyle tanımlar “opera”yı: “Sözlerin tümü ya da büyük bölümü şarkı olarak söylenen, müziğe uygulanmış sahne yapıtı ve baştan sona bestelenmiş sololu, orkestralı sahne oyunu.”(1)
Opera anayurdu İtalyada, mısraları Renuccini tarafından yazılan ve Peri tarafından 1594’de bestelenen “Dafne” adlı opera eseri ile ortaya çıkmış ve bu çıkış sanat çevrelerinde büyük heyecan uyandırmıştır.(2) Bununla birlikte İtalyan Operası Avrupada hızla yayılmış ve birçok Avrupa ülkesi operanın etkisi altına girmiştir. Bu Avrupa ülkelerinden birisi de Fransa’dır. Fransada opera zevki 1645 senelerinden sonra ülkeye gelen İtalyan truplarının etkisiyle uaynmıştır.(3) 1671’de ilk opera binası “Académie Royal de Musique”, Cambert adlı bestecinin Pomone adlı eseriyle açılmıştır. Fransada başlayan bu opera merakı, Osmanlı elçilerinin Fransada bulundukları dönemde operaya şahit olmaları ve tanımalarıyla, geri döndüklerinde yaşadıklarını padişaha iletmeleriyle Osmanlı’ya da bulaşmış hatta en önemli opera eserleri İstanbul’a getirtilmeye çalışılmıştır. Peki elçiler operayı nasıl anlatmışlar? Yirmisekiz Mehmet Çelebi tuttuğu günlükde şöyle der: “Paris şehrine mahsus bir oyun var imiş. Opâre derler imiş. Acaip san’atler gösterirmiş. Şehrin kibarları varırlar, vasi dahi ekseriya varır, kral bile ara sıra gelir imiş.”(4) Zaten kralın gitmesi operayı daha da önemli bir hale getiriyor sanırım o dönem için. Böylece III. Murad döneminde (1574-1595) sarayda ilk müzikli oyun sergilenmiştir. Aslında kayıtlara göre Türkiyede ilk opera III. Sultan Selim tarafından davet edilen bir İtalyan topluluk tarafından 1797 Mayıs ayında sahnelenmiştir.(5) Hatta opera merakı öyle artmıştır ki Tanzimat’tan sonra Verdi’nin, 1846 yılında bir İtalyan opera grubu tarafından Beyoğlunda oynanan “Ernani” operası bu merakın ve ilginin en büyük kanıtlarından biridir.
Aslında operaya olan bu ilginin altında elçilerimizin operayı asillerin ve aydınların eğlencesi olarak nitelendirmesi, kadın ve erkeklerin birarada bu eğlenceye geldiğini ve herkesin mücevherden yapılmış giysiler giydiğini belirterek nasıl bir gelişmiş kültür, abartı ve modernizmin olduğunu vurgulaması, yavaş yavaş Avrupa hayranı olmaya başlayan, özellikle Fransa’ya olan hayranlığını gizlemeyen Osmanlı hükümdarları için “opera” olmazsa olmaz hale gelmiştir. Onlar da o gelişmiş asil seviyeye ulaşmalı ve hiçbir yenilikten ve de sanattan geri kalmamalıdır. Bu tavrın etkileri özellikle Lale Devrinde karşımıza çıkar. Sadece operalar getirtilmekle kalmaz ayrıca dönemin padişahları birçok opera eserine de konu olur. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman’ın konu edildiği birçok oyun, opera eseri vardır. Örneğin; Soliman Second ou les Trois Sultanes.(6) Yani opera asillerin asil eğlencesidir.

Kaynaklar:

1.www.yeniforumuz.biz/osmanli-doneminde-opera
2. mitoloji.info/operanin-tarihi.nedir
3. mitoloji.info/operanin-tarihi.nedir
4. Rado, Şevket; Pariste bir Osmanlı sefiri
5.www.sahneden.com/arsiv/aralık03
6. And, Metin; Tiyatro,bale ve opera sahnelerinde Kanuni Süleyman imgesi, Dost Yayınları




Buket Gonca Gül

> Grup4 <






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder