Cuma, Ekim 23, 2009

SANATI DESTEKLEMEYEN ÖLSÜN

Koç, Sabancı vb. holdinglerin son dönemlerde sanat etkinliklerini çok fazla desteklediklerini görüyoruz. Bu da çeşitli soruları beraberinde getiriyor.
Hepimizin bildiği gibi sponsorluk kavramını bugünlere getiren aile Medici ailesidir. Dönemi incelediğimizde, antik Yunan ve Roma’ya bir geri dönüş ve de giderek artan bir tüccar sınıfı görmekteyiz. Rönesans dönemini incelerken, “Rönesans Döneminin yaratıcılığının esas yürütücü gücü tüccarlardı. Bunlar en kârlı ticaretin hangi alanda olduğunu araştırdılar ve bu yoldan sağladıkları zenginlikleri sanat ve endüstri yeniliklerine yatırdılar.”(1) ibaresini görüyoruz. Peki ya neden? Dönemle ilgili diğer önemli nokta, kilisenin halk üzerindeki etkisini ve de Roma, Floransa vb. şehir devletlerinin aralarındaki rekabeti, E.H GOMBRICH’in Sanatın Öyküsü adlı kitabındaki” Floransalılar (yönetimde sözü geçen soylular)*, katedrallerinin görkemli bir kubbeyle örtülmesini istiyorlardı” cümlesi gayet iyi açıklamakta. Medici God father of Renaissence adlı filmde de kubbenin yapımından sonra Cosimo de’ Medici ’nin Floransa şehrinin gayri resmi başı olduğunu gördük. Medicilerin tüm bu çıkarları için en akılcı yol olan, sanata yatırım yapmayı neden seçtiklerini anlayabiliyoruz. Koç ve Sabancı’nın şehir veya ülke yönetimini elde etme durumu söz konusu değil (her ne kadar bunu TÜSİAD ile yapsalar da). Fakat bir diğer yandan yakaladıkları reklam olanakları ve prestij çok büyük. Billboardlardaki vurucu reklamlar ile Koç ve Sabancı isimleri sanat ile de çokça kazındı. Bu durumu ZAMAN gazetesi yazarı Fikri TÜRKEL çok iyi açıklamış “Kültür-sanat etkinliklerinin kendi varlıklarından öte bir fonksiyonu vardır. Şehre itibar katar, medeniyet algısını güçlendirir, yerli ve yabancılara verilebilecek mesajınız artar, toplumla iletişimi güçlendirir.”(2) Fikri TÜRKEL’in bir şehir için yaptığı bu açıklama holdingler için de geçerli sayılabilir. Ne gariptir ki İstanbul Bienali’nin açılış konuşmasında Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç “İstanbul Bienali dünyadaki sanat etkinlikleri arasında yerini aldı. Bienal sayesinde İstanbul, sanat çevrelerince daha da cazibe merkezi haline geliyor. Toplumsal gelişmeye katkıda bulunacak çalışmalara destek olmaya özen gösteriyoruz. Toplumsal gelişmişliğin en önemli göstergelerinden biri de sanat. Bienal, güncel sanatın ülkemizdeki gelişiminde çok önemli bir yere sahip” açıklamasını yaptı. İkisi de birbirine çok yakın söylemler öyle değil mi?
Çok basit bir mantıkla iki konuşmanın da benzer olduğunu görebiliyoruz. Fakat hiçbir kapitalistin birincil derdinin şehrine itibar kazandırmak olmadığını herkes bilir( Bir kapitalist şehrine çeşitli kazanımlar sağladığı zaman bu dolaylı olarak kendine illa ki dönecektir, fakat belirttiğim gibi birincil tercihi değildir). Bence olayın özündeki şey prestijin yanı sıra tüketimi daha fazla arttırmak da olabilir. Koç ve Sabancı’nın nerdeyse iş yapmadıkları sektör yok. Örneğin bankalarındaki para transferi artacak, otellerinde konaklanacak, yiyecek markaları daha fazla tüketilecek, içkileri satılacak vb. Bunlardan rahatsız mıyım? Hayır, çünkü dünyayı ancak güzelliğin kurtaracağının farkındayım ve bir insanı sevmek için ruhları sanatla çok kolay arındırabiliriz.

* benim açıklamamdır.

1.Bknz:(http://tr.wikipedia.org/wiki/R%C3%B6nesans)
2.Bknz:http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=513259)
3.Bknz:(http://sanat.milliyet.com.tr/Sanat/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&KategoriID=74&ArticleID=1137891&Date=13.10.2009&b=Istanbulda%20Bienal%20zamani)

A.Kutlu SUYTAR

>Grup <


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder